22 Haziran 2011 Çarşamba
SEVGİLİ BABAM *MEHMED ALİ HOCA*
Ömrünü Kur’an’a, insanlığa ve eğitime adayan bir gönül erini…Pek çok kişinin kalbine ve hatıralarına yerleşmiş titizlik timsali bir Hak aşığı..Babam Hafız Mehmet Ali YILMAZ'ı sizelere tanıtmak isterim 28 Ağustos1926 tarihinde Sakarya ili Çaykışla köyünde doğdu. Zorlu bir eğitim sürecinden geçip TCDD 'de memur olarak başladığı mesleki hayatını TCDD Meslek okullarında din dersi öğretmeni olarak devam ettirdi.Manevi görevi ilk kez 1959 yılında Sami Efendi’den almıştı. O günden sonra üstadlarına olan muhabbeti ve bağlılığı gün be gün arttı. Bu sevda iklimini sohbetlerine de yansıtarak bütün ihvanını kucaklayan büyük bir sevgi yumağına dönüştürdü. Öyle ki kalb ameliyatı olduğu dönemin ertesi günlerinde bile “Beni sohbete götürün, orada şifa vardır.” derdi. Şayet gidemeyecek durumda olursa ihvanın kendi evinde misafir olmasını arzu ederdi.Bir meclise girdiğinde hemen takkesini başına takar, konuşmasına besmele ile başlardı. Ayrıca adab-ı muaşerete mümkün mertebe dikkat eder, ihvanını da sürekli uyarırdı.Sakarya Azizziye kültür ve hizmet vakfında yaptığı hizmetlerle binlerce hafız yetiştirmesi onun en büyük mutluluk kaynağıdır .
Ömrün her nefesinin ardından bir nefes daha tükeniyor. Geçen yılların değil sadece, geçen bir nefesin bile farkına varmak gerek.“Biribirinden mukaddes Alıp verdiğim her nefes İki dünyayı ayıran Bir ses değil, bir nefes…”Bu Pazar kahvaltısında biz evlat ve torunlarına ömrün kıymetini bilen 85 yaşındaki sevgili babam şöyle diyor. Telaşa de gerek yok aslında. Yolcuyuz biz. Yolcuysak, yolumuzu edeb içinde yürümeliyiz. Bütün mesele bu.
Efendimiz (s.a.v) “İnsanların en hayırlısı ömrü uzun, ameli güzel olandır” buyuruyor. (Tirmizi) Belki ömrümüzün uzun olması elimizde değil, ama onu güzelliklerle doldurmak elimizde. Aslına bakarsanız onu iyiliklerle doldurmadıktan sonra uzun zamanlı sermaye de insana ancak yük getiriyor. Zenginlik nimetiyle azmak gibi. O nedenle çok yaşayanları değil, saçını Allah yolunda ağartanları övüyor Efendimiz (s.a.v).Hemen herkes bir gün iyi olmayı, güzel işler yapmayı düşleyerek yaşar. İyi bir şeyler yapacağızdır ama şimdi değil, daha vakti gelmemiştir. Henüz zamana ihtiyacımız vardır. Oysa insanın bu zaafını bilen Efendimiz bizi bu konuda da uyarıyor: “İşlerini tehir edenler, ileriye atanlar helak oldular, mahvoldular.” Ayrıca sadece geçmişe veya geleceğe yönelerek yaşamak, içinde bulunduğumuz anı değerlendirememeye sebep olur. Dem bu demdir. Ne yapacaksak şimdi yapmak gerek.
Evlatlarım Rabbim bana bir gün daha fırsat verdi, bu günde yaşıyorum bunu nasıl değerlendirmeliyim diye düşünmeliyiz. İnsan. Her yıl dönümünde bir muhasebe çilesi yaşamalı, insana yakışan bu. Ağzımızdan çıkan sözlerin, ellerimizden çıkan işlerin, ayaklarımızın yürüdüğü yolların, kulağımızdan beynimize ve kalbimize ulaşan her şeyin hesabı yapılmalı inceden inceye. Kolay değil bu…Evet Sevgili Baba'cığım devamla sözlerini şöyle sürdürdü .Sadece bir yıl için bile temize çıkmak kolay değil.👩 Ya birde bütün ömrün hesabını vermek.Kaç gönül yıktık, ya da kaç virane evi şenlendirdik? Kaç güzellik kattık dünyaya Allah için? İşte bunların hesabını verebilmeliyiz..İnsanlar olimpiyatlarda saliselik farklarla rekor kırıyorlar. Demek ki saliseler bile önemli insan hayatı için. Neler, ne zenginlikler sığıyor bir saniyenin içine. Ya bir ömre ne zenginlikler sığar? Sığdırılabilene…
kahvaltı sohbetinin finalindeki babacığımın sözleri bizleri çok umulandırdı aynen ifadesi şu oldu Evlatlarım Geriye dönüp baktığımızda, savrulur ruhumuz, dört bir yana zerre zerre, dağılırız çözülürüz; geçiyor, bitiyor diye günler... Tükeniyor diye birbiri ardınca sayılı nefesler diye üzülürüz. Yaşanmış nice acılar, işlenmiş nice günahlar sökün eder gelir de hatırımıza, bir an için ümidimizi kaybedecek gibi oluruz.Her nefes bir imkânken, bir fırsatken, değil binbir günahın karasını bembeyaz etmek, samimi bir tövbenin koskoca bir ömrü bile akpak etmeye yeteceğini sakın ha unutmayın oldu ..
Toprağın gecesine girmeden güne ve güneşe merhaba diyemiyor bir tohum.İnsanda toprağın gecesine girmeden ve ölmeden, mahşerin sabahına, cennetin baharına doğamaz asla.Kaç nefes kaldı, ömürden geriye?Geldik ... gidiyoruz ...şu güzelim dünyadan… Kalanlara da, göçenlere de selam olsun. Gönül niyazım budur.ARİF YILMAZ HAZİRAN 2011
13 Haziran 2011 Pazartesi
AYAKLARININ ALTINDA KÖPÜRE KÖPÜRE EZDİĞİN BİR OTLAK DÜŞLEMELİSİN
Şimdiye kadar Savaştın ve Hep Yenildin Olsun
Bir Daha Savaş ve Daha Güzel Yenil
S. BECKHET
Yaşamak fakirleştirir adamı.
Durmadan azalır, ama çoğalmazsın tutunduğun umudu bırakırsan eğer.
Deli-dolu, ipe-sapa gelmez hülyaların ve en önemlisi bir davan olmalı. Ben yürürsem birgün dağlar da yürür benimle gibi mesela.Tut ki yürüdün ve çakılıp kaldı bütün dağlar, ne çıkar?
Değil mi ki bu umudu yaşadın bir zaman, bir zaman bununla avundun, ışıdı gözlerin bir müddet bu umutla, yetmez mi?Yüreğinde de olsa bir ülkeyi fethedebilmelisin.
“Denizler durulmaz dalgalanmadan” boşuna mı yani?Boşuna mı “yiğit yarasız olmaz”?
Nedir sana bir kahpelik değdiyse, bu kahpeliği yapan sen değilsen eğer?
Yılgınlık yılkı’lara hastır. Çünkü onlar onca yükü taşıdıktan ve onca yola vurulduktan sonra, tam da hak ettikleri ve ihtiyaç duydukları anda kendilerinden bir tutam ot, bir avuç yem esirgenerek zemherinin ortasına salınıveren, ama bahar gelip her yer de yeşermişken tekrar geme ve semere dönüp gelenlerdir. Onlar yılkıdırlar, küheylan değil beygirdirler.
Ne yapmak gerek? Tabi ki beygirleşmemek.
Yani ki en ağır yükün altında bile, ayaklarının altında köpüre köpüre ezdiğin bir otlak düşlemelisin. Esas geme vurulmuşluk düşünü kaybettiğinde başlar.
Yenilmek iki ihtimalinden biridir savaşın. Anlatılacak bir hikayesi vardır ve elbette her hikayenin de bir kahramanı.
“İnsanlar savaşıyordu ve ben oturuyordum, elimde kabak çekirdeği”. Kabağın ve çekirdeğin bir suçu yok ama ne böyle bir hikaye olur ne de böyle bir hikayenin kahramanı.
Uğruna kendini adayacağın, savaşacağın velev ki yenileceğin bir şey,bir davan,bir nesne, bir kimse ya da neyse ne olmadıktan sonra nedir ki yaşamak?
Hiç kimse ebediyen kazanmaz, doğal olarak da kaybetmez ebediyen. Hiçbir şey olmaktansa bir şeydir yenilmiş olmak.Bütün bunlar bir “yaşasın yenilgi” değil.
Hiç kimse yenilmek için savaşmaz. Bütün gayreti ile kazanmayadır onun savaşı. Ucunda yenilgi olsa bile budur işte asıl kazanmak.
Umudu yenmeden, umutla yenilen adam kazanacaktır birgün elbet.
İyi bir yenilgi iyi bir aşk gibidir, efsaneleşir kendi ayarında.
İyi bir yenilgi kendisi zafer olur bazen ve allak bullak eder bütün zaferleri.
Firavunun sihirbazlarının gözünü açan Musa’nın asasına yenilgileri değil mi?
Adem’in hangi çocuğu unutur Habil’i, yenildi diye Kabil’e.
Mazlum bir yenilgi zalim bir yengiden yeğdir daima.
Umutla yenilen ama umudunu yenmeyen, iyi bir aşk gibi iyi bir yenilgi gerek şimdi bize.
Haydi birlikte tekrarlıyoruz:
Şimdiye kadar savaştın ve hep yenildin
Olsun.............A.YILMAZ 13/6/2011
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)