19 Aralık 2012 Çarşamba

ŞİMDİ ÜŞÜME ZAMANI ÜŞÜMEK DEMEK SARILMAK DEMEK



Üşüme zamanı şimdi.
Tir tir titreme zamanı.
Güneşten uzaklaştırılan dünyanın çehresinde "soğuk" yaratılıyor sonsuz bir ustalıkla.
Öyle birden olmadı bu. Gündüzün geceye dönüşümü gibi ağır ve usul usul.
Yapraklarından soyunmuş ağaçlar, dallarında kuşlar, küçük başlarını göğüslerine gömmüşler, kanatlarını sımsıkı kapamışlar uyukluyorlar, soğuk rüzgâr estikçe tüyleri hafifçe havalanıyor sadece.
Arabaların çoğunun camları sımsıkı kapalı, sıcak hava üfleyen klimalar camları buğulandırmış. Apartmanların çatısından yükselen duman, ağır ve yılankavi bir dalgalanmayla havaya karışıyor. İnsanların ağızlarından çıkan buhar, yaşamın ilk ve son alameti olan nefesi görünür kılıyor.
Paltolarına, atkılarına, şallarına sarılıyorlar üşüyenler sımsıkı.
Artık ellerini ceplerine sokmanın ve ısınmanın sevincini buluyor insan.
Üşümenin en güzel yanlarından biri, sonunda bir sıcaklık bulup ısınmak.
Soğuk demek sanki sarılmak demek.
Sokak kedileri kuytu bir köşede büzüşmüşler, birazdan merhametli bir kalbin getireceği yiyeceği bekliyorlar sabırla. Bu da iki kalbin birbirine sarılarak ısınması demek.
Yaz güneşi ne kadar bunaltıcıysa, kışın ayazı o kadar uyuşukluğun düşmanı.
Hışımla esen soğuk rüzgârla, hayat silkinip kendine geliyor.
Geceleri, gök, dondurucu ayazda berrak mı berrak. Ayaz geceler, gökyüzünün önündeki perdeyi yırtıp atıyor.
Pencerenin bir sıcak tarafı var artık, bir de soğuk tarafı. Sıcak tarafındaki buğu üzerine kelimeler yazılıyor. Buğu geçince uçup gidecek kelimeler bunlar, tıpkı hayat gibi, geçici.
Düşler sıcak odalardan soğuk caddelere akıyor. Yüzünü asıyor zaman bir kış soğuğunda.
Parmak uçlarından saç diplerine kadar bir başka hissettiriyor kendini hayat.
Tenha sokaklarda loş ışıklar halinde dolaşıyor hayat.
Yürümeli, yürümeli, yürümeli, soğukta.
Üşümeli.
Kimi duygular ancak soğukta hayat bulur. Kış meyveleri gibi.
Buz tutan düşüncelerin yegâne şifasıdır soğukta yürümek.
Yürümeli, yürümeli, yürümeli soğukta, eller cepte, gözler uzaklarda, üşümeli.
Rahatına ve keyfine düşkünlük, eninde sonunda düşkün olduğu şeyin hışmına uğrar. Cezalar, amellerin cinsine göredir. Alkole düşkün olanın, en büyük zararı ondan çekmesi gibi.
Kim ki rahatına düşkündür, soğuktan şikâyet üstüne şikâyet eder, onu düşman beller, kendini soğuktan ve üşümekten sakınır mı sakınır. Soğuktaki nimetler de sakınır kendini ondan.
Sabahları yürüyüş önerisi yaptığım kişilerin en büyük itirazı şu olur: "Ama üşüyorum."
İyi ya işte, üşümek için yürümeli.
Soğuk, uyuşuk bedenlerin içine canlılık üfler hâlbuki.
Geçenlerde biri, birine anlatıyordu: "Bir haftadır havanın nasıl olduğunun farkına varmadığımı anladım. İşten eve arabayla geliyorum. Kapalı otoparka park ettiğim arabadan iniyorum, gün yüzü görmeden asansörle daireme çıkıyorum. Aynı şekilde, hiç dışarı çıkmadan evde arabama binip işyerime gidiyor, arabayı yine kapalı otoparka park edip asansörle çalıştığım kata varıyorum. Dışarısıyla temas etmeden yaşıyorum."
Ne hazin değil mi?
Keyif ve rahatlık uğruna, hayattan oluyor insan.
Cildine dokunamıyor rüzgâr.
Üşümeyi unutmak, iliklerine kadar işleyen bir histen mahrum kalmak değil de nedir?
Soğuktan tüylerin diken diken olamaması ne büyük kayıp.
Soğuktan büzülememek ne büyük bir mahrumiyet.
Çünkü soğuğa maruz kalıp üşümeyenler, sarılmayı da unuturlar.
Üşümeyenler, eninde sonunda üşüyenleri de unutur.
Sıcakta gevşeyen ruhlar soğukta dirileşir hâlbuki. Kışın ayazında, soğuğun bahçesine açar bazı duygular.
Kar mesela, kışın ayazında yaratılır da lapa lapa yollanır.
Soğukta daha çok düşünür insan üşüyenleri. Sokaktaki kedilere, köpekleri soğukta daha çok merak eder. Fakir fukaranın hali, şefkatine daha bir takılır insanın. Altı delik bir ayakkabı soğuk bir kış gününde delip geçer insanın da kalbini.
İçin için soğukta daha bir sızlar kalpler. Başkaları için soğukta daha çok atar.
Soğuğu unutmak üşümeyi unutmaya, üşümeyi unutmak kendini unutmaya, kendini unutmak başkalarını unutmaya götürür insanı.
Üşümeyen, üşüyenlerin halinden anlamaz.
Üşüyenlerin halinden anlamayan, eninde sonunda kendini de anlamaz.
Kendini anlamayansa, hiçbir şeyi anlayamaz artık.........A.YILMAZ 19 ARALIK 2012


9 Aralık 2012 Pazar

İŞTE MİMAR SİNAN'IN ÇILGIN PROJESİ ~Şemsi Paşa Camii ~(Kuşkonmaz Camii)











İstanbul Üsküdar'da yer alan bu camiiye kuşlar konmuyor. Acaba niye? Gerçek ismi Şemsi Paşa Camii. Diğer adıyla "Kuşkonmaz" Camii...Onu diğer tarihi eserlerinden ayıran ise "çılgın" bir projesinin olması. Söylenenlere göre, camiye "Kuşkonmaz" denmesinin sebebi var Fazlasıyla titiz bir kişi olan Şemsi Paşa, Sokullu Mehmet Paşa ile rekabet halindedir. Zaman zaman şakayla karışık atışırlar.2. Selim ve 3. Murat döneminde sadrazamlık yapan Sokullu Mehmet Paşa'nın Azapkapı semtinde yaptırmış olduğu bir cami vardır.O cami ile ilgili sohbet anında Şemsi Paşa, Sokullu'ya ithafen der ki, "Efendim bir cami yaptırmışsınız. Ama kuşlar caminizi kirletmiş pisletmişler."Sokullu da, "Efendim, Allah'ın yarattığı mahlukattır. Olur böyle şeyler der."O gün sohbet meclisinde konu kapanır.O an kapanır ancak, gün gelir Şemsi Paşa cami yaptırmak ister. Hatırına ise o sözleri gelir.Şemsi Paşa, "Eyvah" der. "Ne yapacağız?" Çözüm her zamanki gibi Mimar Sinan'dadır.Mimar Sinan'a gider der ki, "Efendim böyle bir cümle ifade ettik. Üzerinde kuşların uçmayacağı bir semt var mıdır?"Mimar Sinan da "Efendim var öyle bir semt" der. Koca Sinan konuşturur ilmini.Kısa bir araştırmadan sonra kuzey-güney rüzgârlarının kesiştiği noktayı bulur. Dalgaların kıyıya çarpmasıyla meydana gelen titreşimleri inceler ve camiyi yapmaya karar verir."Üsküdar'ın kıyısında kuzey ve güneyden rüzgarların kesiştiği bir noktada dalgalarında hemen kıyıyı dövdüğü bir noktada çıkan sesten kuşların rahatsız olacağı bir köşe var. İşte oraya caminizi inşa edebiliriz" der Boğaz'ın kenarında kimi zaman serin, kimi zaman ılık ama hep rüzgar alan, kimi zaman kızgın dalgaların duvarlarını dövdüğü camii işte böyle ortaya çıkar.Kuşkonmaz Camii hala ayakta ve Üsküdar'ın simgelerinden biri..Sizinde birgün yolunuz düşerse "Kuşkonmaz Camii ne" uğrayıp bir namaz kılmanızı tavsiye ederiz. 1580 yılında ibadete açılan bu cami yaklaşık 430 yıldır. İbadet hizmeti vermekte olup 430 yıldır. bahçesine kuş konmamıştır. Efendim, bilmeyenler ve merak edenler için bilgiler bu şekilde. Bizlere de tekrar görmek nasip olur inşaallah.  Selam ve Dua ile....ARİF YILMAZ 09 ARALIK 2012