Bizim gençlik yıllarımızda bir şarkıcı İbo vardı, tombul bir adamdı. "Benim balonlarım vardı" diye de bir çocuk şarkısı söylerdi.
Biz, balon yaşını geçmiştik çoktan... Bizim de "davalarmız" vardı o yıllarda. Dava sözcüğünün bizim kuşakların hayatına paralel bir hayatı oldu.
Yetmişli yıllarda en çok kullandığımız kelimelerden biriydi dava...
Herşey dava içindi.. Ömrümüz de ölümümüz de... Bizden öncekilerin bize bıraktığı en değerli mirastı dava!...
Davalı şairlerin, yazarların varisleriydik biz...Davaları yüzünden haklarında açılmamış dava bulunmayan davalı şairler, yazarlar...
Devletin kendilerinden daima "davacı" olduğu davalılar...Davaları yüzünden ömürlerinin yarısın mahpuslarda geçirmiş adamlar...
İşte bizler, yetmişli yılların gençleri bu davalı adamların davalarına gönül vermiştik.
Sohbetlerimiz, muhabbetlerimiz çoğu zaman "dava" üzerine olurdu.
Biz öz yurdunda garip, öz vatanında parya olmuş bir davanın erleriydik.
Davamızla birlikte ayağa kalkmak istiyorduk; yüz üstü çok sürünmüştük çünkü...
Davamız uğruna dayaklar yedik... Kapılardan kovulduk... Zaman zaman biz de öncekiler gibi devletle davalı duruma düştük...
Dava tek/Ölmemek/Peygamber/ Ne haber" olanlara karşın bizim, "hor, öksüz ama büyük bir davamız vardı.
Yıl seksen olduğunda davacı devlet bütün davalıların üstüne yürüdü... Darbeyi yiyen "köksüz davalar" ezildi... Ama bizim öksüz davamız dimdik ayakta kaldı...
28 Şubat'ta denediler sarsıldık ama yıkılmadık...
Sonunda davamızı iktidar yaptık... İktidar yapmakla kalmadık "muktedir" olması için de çok uğraştık.
Sonunda bu da oldu ama "dava" sözcüğü de sarardı soldu; dağarcığımızdan silindi gitti...
Artık dilimizde "dava" yok... Dava konuşmuyoruz, davadan konuşmuyoruz...
Hep dünyadan, hep dünyadan konuştuklarımız...
Sahi bizim davamız neydi? A.YILMAZ 27 MAYIS 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder