13 Ocak 2013 Pazar

SEVGİLİ BABAMIN ANISINA BOŞNAK BÖREĞİ




Dışarda hava çok soğuk... Öyle soğuk ki ciğerlerim titriyor... Kar yağıyor... Öyle yağıyor ki yavaş yavaş, tane tane, gelin gibi bembeyaz... Tam da O'nun sevdiği gibi... Ramiz Efendi'nin Oğlu Mehmet Ali... Ne de gurur duyardı Müslüman Boşnak kanıyla... Bembeyaz uzun sakalları ve deniz mavisi gözleri vardı... Benim kahramanım, beni ben yapan yegane insan..
Hafta Sonları Aileyi bir araya toplayan en önemli şey onun en sevdiği meşhuuuuuur Boşnak Böreği'ydi... E hadi biz de yapalım dedik. Ramiz Efendinin Oğlu Mehmet Ali'ye biz evlat ve  torunlarının Dedosuna bu yakışırdı...
Fonda Boşnakça ilahiler , ağıtlar... Kardeşim Ayşe Torunları Hande ve Ebru ile başladılar patates soyup soğan rendelemeye... Bu sefer soğan değil durumun kendisi ağlatıyordu... Kilolarca yufka, kilolarca patates, soğan... Tam dört tepsi börek yaptılar... Akşam gelecek olan  misafirlere ikram etmek için... Sanki o da yanımızdaydı... İçeride yatağına uzanmış dinleniyordu... Sabah namazından sonra bize böreklik malzeme almak için çarşıya imiş biraz yorulmuştu... Belki de uyuya kalmıştır... Gözlerinle görsen de, insan hep bir yerlerdeymiş gibi düşünmek istiyor işte...
Onsuz  olarak hayatımızda ilk defa aylardan sonra onun evinde yaptığımız  Boşnak Böreği, Babam ve Dedomuz için sevgimizi ona göndermemizde ve onu yanımızda hissetmemizde bir araç oldu adeta...Ruhu Şad olsun....A.YILMAZ 13 01 2011



10 Ocak 2013 Perşembe

ARSTEEL DEMİR ÇELİK SİZE DÜNYALAR KURAR






• Yapısal çeliğin inşaat sektöründe kullanımı, Avrupa'da özellikle İngiltere'de 18.yüzyıl sonlarında, ABD de 19. yy ortalarına doğru başlamıştır.• 2. Dünya Savası’ nın ardından çelik üreticilerinin elinde bol miktarda çelikbulunması, savasın etkisiyle büyüyen kapasitelerini konut üretimine yönlendirmelerine yol açmıştır.
• 1980’ lere gelindiğinde, gerek hafif çelik endüstrisindeki ilerlemeler ve gerekse ağaç fiyatındaki artış, hafif çelik konutlarda talep patlaması yaratmıştır 
• Çeliğin depreme, yangına ve rüzgara karsı dayanıklı olması, Fire ve kayıpların çok az olması, üretimi ve montajının çok hızlı olması, çevre dostu olması, geri dönüşüm oranının diğer malzemelere göre daha çok olması, teknolojik gelişmeler ile işlenile bilirliğinin çok artması, maliyetlerin düşük, güvenirliğin çok yüksek olması bu sistemin 21. yüzyılın sistemi olacağını göstermiştir.



6 Ocak 2013 Pazar

"UZAK"LAR BİR GÜN,YAKIN,AMA ÇOK YAKIN OLACAK....



Dün 30 lu yaşlarda uzun yıllar beraber çalıştığım  bir dostumun sevgili eşi'nın ankarada ,banyoda düşerek beyin kanaması geçirdiği ve vefat ettiğini öğrendim..20 günlük bir bebeği olan bir anne..Hemen istanbulda,diş hekimi olan vefat eden bir tanıdığımız  geldi aklıma..Ve sarybosna atalarımın toprakları ,bizim bağdat bizim şam bizim gazze geldi, binlerce annesiz bebek ve yavruları karnında öldürülen anneler canlandı yeniden hafızamda..Ölümü hatırlamak gerek ,insan ancak o zaman duruluyor..Sonu gelmez istekler o halde son buluyor..Ve rahatlıyoruz belkide O na sığınıyoruz tekrardan.Tevekkülü hatırlıyoruz....UZAK... ÇOK uzakta bir yerde, bir savaş olduğunda, birileri hayatını, birileri evlatlarını kaybederken, onların uzağında birileri de açar ellerini ve dua eder usulca.. bazen süzülen yaşlarla.. Hep, mesafe yakınlaştıkça şiddeti ve iştiyakı artar duaların.. Savaş Filistin'de değil de, güneydoğuda olmuş olsa örneğin; duanın, acının ve korkunun şiddeti artar...Savaş ilerlese içerilere doğru, iç anadoluda olsa mesela, yürekler çatlarcasına arttırır duayı.. Ve, bulunduğu şehirde patlasa bombalar insanların, dualar feryada döner, haykırırcasına ister insanlar Rablerinden isteyeceklerini... Sonra savaş bir yakınlarına dokunsa; dua, günde bir saatten, yirmi dört saate kadar kaplar hayatlarını.. Ve savaş, kendilerine dokunsa, kim bilir ne acılar dağlanır yüreklerinde..Neye dönüşür feryatları, nasıl olur duaları, nasıl olur yaşamları... İşte, zarar yakınlaştıkça insana, kalpte heyecan, kalpte yakarış, kalpte acı artıyor.. Uzaklarda olduğunda, yine yürekleri "cız" ettirse bile, öylece uçup gidiyor zaman içinde.. Ve ölüm, uzak olduğunda insana, korku da uzak, yakarış da, kulluk da, hesap kaygısı da.. Ama ölümcül bir hastalığa yakalandığında, ölümün yakınlaştığını hissettiğinde, korku artıyor, yakarış, kulluk ve hesap kaygısı artıyor.. "Ölümden dönme" tabiriyle, bir kaza atlatanlar, yahut, depremde patlayan bir binada olmuş olmaktan kurtulanlar, ölümün teğet geçtiğini hissedenler, yine bir nebze korkuyor..bir nebze "yakarıyor"..Yaratıcısına biraz olsun daha yakın münacatlarda bulunuyor.. Ama sahil-i selamette emanet içinde yaşarken insan, tüm bu ihtimalleri siliyor zihninden ve hayatından.. Ve uzak oluyor hepsi, uzak... Dokunmayacak, gelmeyecek kadar uzak..Bitmeyecek kadar uzun bir ömür.. Bitmeyecek kadar "sağlam" bir emniyet.. Hiç savaşı tatmayacakmışçasına büyük bir güven, Hiç ölmeyecekmiş gibi, dünyayla can ciğer.. Bunun için.. Allah'ın elçisi'nin s.a.v hatırlatması ile "Lezzetleri acılaştıran ölüm"ü sık sık anımsamak gerek.. Acılaştırdığını bile bile lezzetleri, keyifleri, tatlı sohbetleri ve eğlenceleri, sık sık, hatırlamak gerek.. Çünkü ölüm meleği geldiğinde bir kaçış olmayacak.. Çünkü o "uzak"lar bir gün, yakın, ama çok yakın olacak.. Her canlı ölümü tadacak.. Geriye sadece, bırakılan yad-ı cemiller kalacak..Sadece, Yaratıcımızın rızasını gözeterek yaptıklarımız.. Hiçbir günün garantisi yok.. Hiçbir bedenin,Hiçbir toprağın, Hiçbir ülkenin... Öyleyse henüz ölmemişken Ülkemizin su ve elektirik şebekeleri bombalanmamışken,Yaratıcımızın "razı" olacağı şekilde yaşamak neden bu kadar uzak?... "Ey insan, nedir seni Rabbinden uzaklaştıran?..." (İnfitar suresi) Bu hitap, bu kadar yakınken, Neden "zor" geliyor Yaratıcımızın kurallarına uymak.. Ve bir genci namaz kılarken gördüğünde "Maşallah" diyen teyzeler Neden şaşırıyorlar "Allah'ın kurallarına uymaya çalışan" birini gördüklerinde de, neden kimse şaşırmıyor, namaz kılınmadığına?.. Hem de emir bu kadar açıkken Kur'an'da, Hem de dinin direğiyken, Hem de tüm ibadetlerin ve hayatın özü, anlamı iken.. Neydi uzaklaştıran Yaratan'ın kullarını Yaratan'dan... ..... Çünkü..uzak..çok uzak düştük O'nun hitabına, O'nun kitabına... Gündemimizi basit ve önemsiz şeyler öylesine kapladı ki, Yer kalmadı tüm bunlara.. ... Yaratıcımız, aslında "uzak" olmayan, ama "uzakta" görülen kardeşlerimizin ve yakın, en yakındaki bizlerin yardımcısı olsun... Aminnn Arif  YILMAZ  ocak 2013