21 Şubat 2010 Pazar

YÜREĞİ DİK DURAN,HORMONLARINA SAHİP OLUR


“İnsanları korkutursanız kolay yönetirsiniz” diyor bir diktatör. Korkan insan iyi düşünemez, iyi öğrenemez ama iyi itaat eder.Tarihte diktatörlük yönetimlerine baktığımızda, en önemlileri, Stalin ve Hit’lerdir. Örneğin Stalin’in 10–15 milyon insanın ölümüne sebep olduğu söylenir.eski çağlarda yaşayan dinazorların DNAlarını bularak yeniden canlandıran bilim adamının öyküsünün konu edildiği Jurassic Parkın Türkiyede son dönemde yerleştirilen korku imparatorluğuyla benzerlik gösterdiği aşikardır.İktidarın korku imparatorluğunun yaratmış olduğu baskıdan çok ciddi bir şekilde insanlarımız etkinlendmiştir. Ergenekon iddianamelerini okuyan her kişi, kendilerinin de dinleneceği endişesine kapıldı. Bu dinleme öyle bir noktaya geldi ki, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılarının idari amiri durumundaki İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının, Yargıtayın, milletvekillerinin dinlenmesine kadar vardı. Gazeteler Genekurmay Başkanının dinlendiğini iddia eder hale geldiler. Tüm toplumda çıplak insan psikolojisi yaratıldı Korkutmaın amacı; köpeksiz köyde değneksiz gezmektir.Bilindiği gibi köpeklerin burnu çok gelişmiştir. Bu da doğaldır, zira bir canlı en çok neresini kullanırsa orası gelişir. Köpek de burnunu kullanmıştır.Köpeğin koku alma duyusuyla havlaması arasında doğrudan bir bağ vardır.Evet, köpekler korkuya oynarlar.Birini fark ettiklerinde önce başlarını kaldırır ve çevirirler. Bu ilk harekettir. Bu ilk hareketle ikinci hareket arasındaki kısa zamanda tüm maharetlerini burunlarına yüklerler ve saniyeler içinde koku tahlili yaparlar. Merak ettikleri şudur: kendisinin bu ilk hareketi muhatabı korkuttu mu, korkutmadı mı?Muhatap eğer köpekten korkuyorsa, bunu köpeği görür görmez salgıladığı hormonla belli eder. Bu hormon güçlü salgılandıysa köpek doğrudan saldırıya geçer. Eğer köpek bundan emin değilse, bu kez ikinci hareketine geçer. O da hırlamaktır.Muhatabın korkup korkmadığı bu kez daha iyi anlaşılır. Eğer burnuna korku hormonunun kokusu gelmiyorsa, sadece hırlamakla yetinir.Hatta iş tersine döner, kendisi korkmaya başlar. Zira korku hormonu köpeğin cesaretini ve cüretini artırır. O kokuyu alamadığı zaman,zavallılaşır ve kuyruğunu kıstırıp uzaklaşır.Yok almışsa, bu kez üçüncü aşamaya geçer ve saldırı işini blöf olmaktan çıkarıp ciddiyete bindirir. Korkan muhatabın salgıladığı korku hormonu ne kadar güçlü olursa, saldırgan köpeğin cüret ve cesareti de o oranda artar.Korku hormonundan aldığı cesaret ve cüretle köpek, muhatabı üzerindeki hakimiyetini fark eder. Artık onun ipleri kendi elindedir. İsterse üstüne atlar, isterse kovalar, isterse elindekini bırakıp kaçmasını sağlar, isterse ısırır. Yani köpek özne, korkak muhatap nesnedir. Oyun kurucu rolü köpeğe geçmiştir.Bu sorunun tek cevabı vardır: Korku. Zira korku sadece korkanın aklını dumura uğratmakla kalmaz, korkulan karşısında sahibini nesneleştirir. Korkanın tedbiri şaşar, süngüsü düşer, Sonuçta muhatap, kendi korkusunun cezasını çeker.Ve böylece anlaşılır ki, köpeklerin saldırganlaşması, biraz da korkaklar yüzündendir. Hatta korkaklar, bu zaaflarıyla başkalarına da bilmeden zarar verirler. Köpeklerin cesaret ve cüretlerini artırarak, onları usluyken saldırgan hale getirirler.O halde ne yapmalı?Bazıları bu soruya: “Korktuğunu belli etmemeli” diye cevap verir.İşte ben bu cevabın geçersiz olduğunu izah etmek için bunları yazdım. Korkaklık, insanı içten yıkar. İçten yıkılan dıştan verilecek destekle ayakta duramaz. Dursa da işe yaramaz.Hepsi iyi güzel de, korku insanda fıtri bir duygudur, yok edilemez?Yerden göğe haklı ve doğru. Fakat bir o kadar doğru olan bir hakikat var: Korku yok edilemez, fakat terbiye edilebilir.(GERÇEKTE ALLAH VE İNSAN SEVGİSİ) bu terbiyenin direğidir. Yüreği dik tutar. Yüreği dik duran, hormonlarına sahip olur. Hormonlarına sahip olan, saldırgana cüret ve cesaret vermez.Haydi dostlar yüreklerimizi dik tutaluım...sevgi ve saygılarımla...... A.Y.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder