30 Nisan 2010 Cuma
NASIL GELDİLERSE ÖYLE GİTMELERİ KAÇINILMAZDIR.
İnsanları korkutursanız kolay yönetirsiniz” diyor bir diktatör. Korkan insan iyi düşünemez, iyi öğrenemez ama iyi itaat eder.Tarihte diktatörlük yönetimlerine baktığımızda, en önemlileri, Stalin ve Hit’lerdir. Örneğin Stalin’in 10–15 milyon insanın ölümüne sebep olduğu söylenir.eski çağlarda yaşayan dinazorların DNAlarını bularak yeniden canlandıran bilim adamının öyküsünün konu edildiği Jurassic Parkın Türkiyede son dönemde yerleştirilen korku imparatorluğuyla benzerlik gösterdiği aşikardır.İktidarın korku imparatorluğunun yaratmış olduğu baskıdan çok ciddi bir şekilde insanlarımız etkinlendmiştir. Ergenekon iddianamelerini okuyan her kişi, kendilerinin de dinleneceği endişesine kapıldı. Bu dinleme öyle bir noktaya geldi ki, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılarının idari amiri durumundaki İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının, Yargıtayın, milletvekillerinin dinlenmesine kadar vardı. İnternet siteleri Genekurmay Başkanının dinlendiğini ve konuşmaları deşifre eder hale geldiler. Tüm toplumda çıplak insan psikolojisi yaratıldı Korkutmaın amacı;Son zamanlardaki gelişmeler bir oyunda "son perde" denildiğini gösteriyor. Bu son perde oyun da bana fil terbiyecilerini hatırlatıyor. Nedir fil terbiyesi? Filler hep ayni su yolunu takip ederlermiş. Bunu bilen beyaz adam tuzağını bu su yolu üzerine kurarmış. Kendileri de kara kukuletalı kara elbiseler giyerlermiş. Tuzağa düşen fil günlerce aç bırakılır, işkenceler uygulanırmış. Filin direncinin bittiği noktada siyah kukuletalı adam beyaz elbisesini giyer ve fili tuzaktan kurtarır. Filin yaralarını tedavi eder, karnını doyurur. Zavallı fil bu beyaz elbiseli fakat kara yürekli adama tabi olur. Artık o bir sirkin "uyumlu filciği" haline gelirmiş!?..Evet sevgili dostlarım, bu millet kaçıncı defadır tuzağa düşüyor? Kaçıncı defadır kendini "sirk canbazına" çeviren beyaz adama kurtarıcısı gibi bakıyor? Ben sayısını unuttum. Atatürk’ün ölümü ile başlayan bir hikaye bu.Gene fil terbiyecileri ortada, gene tuzaklar kuruluyor. Gene beyaz adam kullanım tarihi bitenler yerine yeni oyuncularının peşinde. Akşam gazetesi köşesinde Serdar Turgut , ABD gezisinin ardından Başbakan’ın üstü ‘’X’’ diye bir yazı yazdı. Birçok aymaz buna sevinecektir. Onlar hep beyaz adama meftun oldular. Kurtuluşu hep onlarda gördüler. Çünkü bu millete reva gördükleri şey sirk maymunluğundan başka birşey değildi..Son günlerde belli noktalar "daha önce hiç konuşmayanlar" değişik beyanatlar vermeye başladılar. Zaten direktifler doğrultusunda aba altından sopa gösterildiği anlaşılıyordu. Ülkede iktidara gelenler hep ABD icazet gölgesinde iktidara gelmediler mi? Bu ülkede daha parti bile kurmadan ABD’ye gidip döndüğünde "hükümet kuracağız" diyen ve gerçekten parti kurup iktidar olanları gördük. Parti bile kurmadan, hükümet olacaklarından emin oldukları için yakın arkadaşlarına bakanlık sözü verdiklerini. Bu hangi bağımsız ülkede olur? Tabii kendilerini getirenlere hizmet hep asli görevleri oldu. Ne zaman ki memurlarından verim alamaz oldular, yeni alternatifleri yeni gösteriler için sahaya sürüldü. Halk da her yeni oyuncuya bir ümit diyerek sarıldı..Evet, bu hükümet gerçekten global güçlere en çok teslim olmuş bir hükümettir. Bu dönem Türkiye’ye en açık saldırıların yapıldığı bir dönemdir. Tahribat o kadar büyüktür ki, olumsuz etkileri yıllarca sürebilir. Bu çıkan yasalar ülkeyi bölünmeye götürebilir. Bu yasalar nedeni ile ülke tazminatlar ödemeye mahkum olabilir. Yani bizler yeniden bir kurtuluş savaşı vermek durumunda kalabiliriz.Bütün bunlara rağmen Başbakan’ın üzeri ‘’X’’ yazısına sevinemiyorum. Biliyorum ki, global dünyanın patronları yeni oyuncularını çoktaaaan hazırladılar. Bunun adı demokrasi olur, milliyetçi olur, cumhuriyetçi olur, sosyal demokrat olur, hiç farketmez. Yönetmen aynıdır. Ekibi içeride ve hep etkili ve yetkili makamlardadır. O nedenle tuzağı kuranla tuzaktan çıkarmış gibi yapanların aynı güçler olduğunu hiç anlamazsınız. Zaten Edelman’ın son seçimlerde'de seçim kurulunu neden ziyaret ettiğini de hiç sogulamamıştık. Herşey normaldi!.. Hatta ‘’demokrasi..!?’’ adına Sayın Baykal’da ara Siirt seçimlerine'de destek vermişti. Yani Derin Uluslararası Güce.? ülke içinde herkes ‘’EVET’’ Demişti.Peki bu durumda neye sevinip neye üzüleceğim? Ben ne zaman ülkem örtülü işgalden kurtulursa o zaman sevinirim. Madenlerimizi kendimiz işletebildiğimizde, kendi silahlarımızı yapabildiğimizde, onurlu bir dış politikamız olduğunda..Ve ‘’GAZETECİLERİN’’ ABD onayından bahsetmekten utandıkları zaman sevinirim. Yani basının basın, gazetecinin gazeteci olduğu zaman..Ve…Kendi Başbakan’ımı kendim seçip kendim yolladığım zaman…Bunlar olmadan benim üzüntüm hergündür…Her andır…’’Kim nasıl geldi ise öyle gitmesi kaçınılmazdır. Bunda şaşıracak birşey yoktur. .Halkları aptal yerine koyanlar tarih boyunca bunun yanıtını çok sert bir biçimde almışlardır.İnsanlık denilen ulu orman,ne oğullar kızlar yetiştirerek binlerce diktatörü ve onların yağdanlıklarını,saltanatlarının yıkıntıları arasına gömmüştür. Zalimler,kültürleri,duyguları,dilleri,aşkları yok etmediği sürece rahat uyuyamayacaklardır.Bütün zalimler mutsuz ve hayal kırıklığı içinde ölmek zorunda'dırlar
“yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek” mazlumların hak arama direnişi,aşkın ve insanlığın direnişi devam edecektir. A.Y 30/04/2010
.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder